24 Ağustos 2014 Pazar

2014 - 2015 Sezonu Öncesi


Şifo'nun Gidişi ve Kemal Özdeş


Skandal denilebilecek türden yönetim kararlarında Şifo'nun gidişini milat kabul edebiliriz. Aslında yönetim kararları demek de pek doğru olmaz. Bunlar Cavcav'ın kararları şüphesiz. Cavcav'ın dediğim dedik, çaldığım düdük kafası bu topraklarda yaşayan biri için sürpriz değil. Hele 30 küsür yıl boyunca belli somut başarıları elde etmiş 80 yaşına yaklaşmış bir adamın bu "ben bilirim!" anlayışı oldukça normal!? "Ben Jimmy'nin dedesi yaşındayım, beni dinlerse daha çok kazanır." sözleri de bu durumu iyi özetler.

Şifoyu hemen hemen herkes başarılı kabul etti. Gelecek planları için de çok uygun biri olarak düşünüldü ama bazı dedikodular aklımı bulandırmıştı. Geçen sene devre arasında, Radkov ve Dahlin transferlerinin Şifo'nun isteği doğrultusunda olduğunu geçte olsa öğrendim. Yabancı kuralı gerçeğini de göz önüne alarak son derece mantıksız yabancı kaleci ve Kulusic, Ferhat Görgülü, Ahmet Çalık gibi göbek defans oyuncuları varken Radkov transferi çok anlamsızdı. Buna ek olarak Girayla Necatiyi transfer etmek istemesini de yadırgadım. Bu oyuncuların transfer edilmeme sebebi Gençlerbirliği törelerine göre çok pahalı ve çok yaşlı olmasıydı. Sene sonunda da bu oyuncuları istemekle kalmayıp Şifo'nun Cavcav'a rest çekmesi onun sonu oldu.

Şifo'nun yerine Kemal Özdeş geldi. Ersun Yanal'ın referansıyla tam Gençlerbirliği ilkelerine uygun bir teknik direktördü. Cavcav "Ersun bana iyi adamdır dedi, ben de araştırdım, gençlere önem veren, Türk sporuna kazandırmaya çalışan bir arkadaşımız." dedi. Ama Kemal Özdeş neredeyse daha gelmeden kovuldu. Nedeniyle ilgili olarak "Yönetimin istediği Orhan Gülleyi istemediği için gönderildi" diye bir dedikodu duydum. Orhan Gülle'nin Kemal Özdeş gider gitmez gelmesiyle dedikodunun gerçek olma ihtimali oldukça yükseldi.

 

Mustafa Kaplan


Teknik direktör adayları konuşulurken Mustafa Kaplan ismi eksik olmuyordu. Kulüp içinde çeşit çeşit rollerde görev alan joker adamın ismini ilk defa Thomas Doll-Ralf Zumdick döneminde duydum. Türkiyede neredeyse hiçbir anlam ifade etmeyen sportif direktörlük görevindeydi. O sezon Gençlerbirliği ilk devreyi düşme hattında tamamladı. Bunda çok önemli oyuncuların sakatlığının da payı büyüktü. Devre arasında gelen Yasin, Azofeifa ve Ralf Zumdickle çok iyi maçlar çıkaran Oktay Delibalta, Fuat Çapa döneminin omurgasını oluşturdu. İşte bu transferlerde etkinlik içinde olan isim Mustafa Kaplandı.

Mustafa Kaplan'ın ortadan kaybolduğunu düşünürken Ankaragücünde hoca olduğunu öğrendim. Ankaragücü'nün PTT'de olduğu sezon, 11. haftada takımın başına geçip Ankaragüçlülerin hayranlığını kazanmış olması alınan sonuçlara bakılırsa gayet normaldi. Özellikle Ankaragücü'nün Göztepe maçlarından 4 puan çıkarması bile başarı kabul edilebilirdi. Bir sonraki sezon (geçtiğimiz sezon) Mustafa Kaplan Hacettepeyi 2. lige çıkardı. Aslında Hacettepe tam onun takımıydı. Alt yapı hocası olan ve son iki sezondur genç takımlarla ciddi başarı elde eden Mustafa Kaplan, Hacettepeyi PTT'ye taşıyabilirdi.

Cavcavla arası iyi olan bu adam İlyas Salman'ın "Ya ya ya şa şa şa" filminde 3. ligte gol kralı olup Fenere transfer olması gibi 4. seviye ligteki takımı üst lige çıkarıp Gençlerbirliği'nin başına geçti. Çevreme baktığımda Mustafa Kaplan'nın gelişine belki de tek sevinen bendim. Hacettepe'den gençler getirip "Dolapta et varsa kebap yoksa menemen yaparım" diyen Mustafa Kaplan'ın herkesi şaşırtacağına inanıyorum.

 

Transferler ve Olası Takım Kurgusu


Her sene Gençlerbirliğinde en az bir futbolcu İstanbul takımlarına veya başka zengin takımlara gider. Bu senenin adamı Jimmy Durmaz oldu. "Takımda kaldı artık" dediğim anlarda acı haber geldi. Başta inanmak istemediğim transfer gerçekleşmişti. Başlangıçta reddettiği Olympiakos'a gitti. Gençlerbirliği'nin kaderi değişmedi ve yine yüzümüze gülmedi.

Jimmy Durmaz dışındaki kayıpların yeri kolaylıkla doldurulabilirdi ama bu adamlar takımda uzun süre oynamış futbolculardı. Kulusic, asaleti ve hırsıyla takımın kimliğini yansıtan Oktay Delibalta ve Zec'in ayrılması beni üzmedi değil.

Taraftarı ümitsizliğe iten ve "kesin düşeriz" dedirten sebep sadece Mustafa Kaplan değil, alınan futbolcuların Orhan Gülleyi saymazsak Liviu Antal hariç alt liglerden olmasıydı. Manisadan Hikmet Balioğlu, Bucadan Taylan Antalyalı alt lig takipçilerine göre çok doğru transferlerdi. Bunların dışında kanat oyuncusu diye tahmin ettiğim Guido Koçer Almanya 2. liginden geldi. Kartaldan gelen Ersel Aslıyüksek kamp kadrosuna bile alınmadı.

Hacettepeden gelen futbolcular Ahmet Oğuz, İrfan Can Kahveci, Halil İbrahim Pehlivan, Çağrı Bülbül, Berat Tosun oldu. Bu adamlardan en azından bir tanesi düzenli oynamalı ki Mustafa Kaplan'ın takımın başına geçmesinin bir anlamı olsun. Her ne kadar Artun'dan hiçbir beklentim olmasada kiralık gittiği Fethiyeden geri döndüğünü eklemek gerekir.

Klasik 4-2-3-1 dizilişine göre kafamda şöyle bir 11 var;


Kaleci; Dahlin

Defans; Hakan Aslantaş, Hikmet (Radkov), Ahmet Çalık, Tosic

Ön Libero; Gosso, Doğa (Taylan)

Kanatlar; Mervan, Koçer (Antal)

Forvet Arkası; Antal (Nizamettin)

Santrafor; Stancu

Özellikle alternatif eksikliğinin hat safhada olduğu belirgin gözüksede Mustafa Kaplan'ın genç oyunculara güvendiğini düşünerek iyimser olmakta fayda var.








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder