26 Nisan 2015 Pazar

28. Hafta: Gençlerbirliği 1 - 1 Trabzonspor (26.04.2015 - Pazar)


Bundan önceki maçları yazıya dökemedim ama tabi ki maçları seyrettim. Mesut Bakkal'ın kadroları ve oyuncu değişiklikleri hiç ama hiç akıllca değildi. Bu maçta da özellikle oyuncu değişiklikleri çok kötüydü. Maç sonrası yaptığı açıklamalar çok klişe. Gençlerbirliğini bilmeyen biri diyebilir. Trabzon güçlü takım, Bursa güçlü takım, başabaş oynadı yenilmedi. Falan filan. Yok öyle birşey. Biz çok kaliteli, özellikle hücum futbolcularına sahibiz ve ligteki her maçı kazanabiliriz. El Kabir, İrfan, Landel, Mervan. Stancu da döndü. Bu futbolcuların ligin en iyileri olduğuna eminim.

Doğa, Petroviç ikilisi bizi oldukça yavaşlatan ikiliydi. Çağrı'nın 18'de bile olmaması çok yanlış. Doğa'nın bugün ikinci sarı kartı sürpriz değil. Kırmızı kart görmese bile 11'de yer bulması bence yanlış. İlk devre iyi oynadı ama gittikçe yaşını göstermeye başladı.

Landel yerine Tomiç'in girmesi de çok yanlış. 60'da İrfan, Hleb değişikliği beklenen çok saçma Mesut Bakkal hareketi. Çıkması gereken oyuncu kesinlikle Doğa veya Petroviç. Hücumla pas bağlantısı zaten kurulamazken bu değişiklik yapıldı.Tomiç hiç yok. Takım iyice geri çekilmeye başladı. Trabzon iyi takım, beraberlik iyi gibi saçma sapan düşüncelerle dolu Mesut Bakkal kesinlikle Gençlerbirliğine uygun değil.

Maçta iki takım da kaleye gidecek performans gösteremedi. Kaleye hiç şut gelmedi. Hiç pozisyon olmadı. Bir tek Mervan bir pozisyon harcadı. Tosiçle Mervan'ın olduğu kanattan iyi orta yapabilseydik pozisyon bulabilirdik. Bu etkisizliğimiz, Mesut Bakkal'ın 1 puan iyi anlayışından kaynaklı, Doğa, Petroviç hep topu geriye veya yana attı.

18'de El Kabir'in yokluğunda Berat'ın olmaması apayrı bir yanlıştı. Berat'ı hiç düşünmemesi eğer Mesut Bakkal seneye de bu takımda olcaksa hem Berat için hem de Gençlerbirliği için çok kötü. Mesut Bakkal seneye bu takımda olcaksa zaten çok kötü. Bir dahaki sene de kayıp geçecek. Şu andaki kadroya da çok yazık olacak.

24 Mart 2015 Salı

25. Hafta: Başakşehir 3 - 1 Gençlerbirliği (22.03.2015 - Pazar)

  
İlk 11'de sürpriz yoktu. Oyunda da sürpriz olmadı. Başakşehir'in temkinli oyunu hücumdaki etkinliğimizi azalttı. Net pozisyonları bulan taraf Başakşehir olsa da daha iyi olan bizdik.

İlk yarı açıkçası sıkıcı geçti. Takımda biraz boşvermişlik de yok değildi. El Kabir hariç tabi ki. El Kabir yeteneklerinin yanında hep iyi oynadı. Bu daha önemli. Her maç, her dakika iyi olmak kolay bir iş değil. El Kabir'in en çarpıcı tarafı beyni. Maç içinde özellikle sonlara doğru kafa yorulur. El Kabir'in kafası da, vücudu da yorulmuyor. Yaptığı asist beni hiç şaşırtmadı. Hatta bu kadar kısa süre içinde çok iş yapması da bana fazla geldi. Taraftar olarak ben bunu zor kaldırırken El Kabir'in sürekliliği yani kıvamı hayranlık uyandırıcı. 

Golü attıktan sonra maçı iyice bıraktık. Maç bitti diye düşündük. Mesut Bakkal da çok yanlış oyuncu değişiklikleri yapınca maçı verdik. Tomiç hiç yoktu. İrfan'ın girmesi doğru fakat çıkan oyuncu Hleb olmalıydı. Hleb, El Kabir'in aksine dağınık bir futbolcu. Özellikle 60'tan sonra kafa olarak kayboluyor. Zaten kafayla oynadığı için tüm vasıfları yok oluyor. Hleble Guido veya Landel yerine İrfanla Berat girseydi maç böyle bitmezdi ama yine de Ahmet hariç tüm defansif futbucularımız oldukça kötüydü.

Yediğimiz gollerde defans ve defansif orta sahaların payı çok büyük. Visca'nın şutunda herkesin Ramazan'a yakın durması acemilik dolu. 2. gol de Hakan'ın gereksiz hareketi ve devamında da Dokaya rahat şut attırmamız hepsi acemilikti. Ramazan her topu içeri alarak ve bunu yıllardır yaparak gözümde tüm kredilerini bitirdi. Uzaktan gelen her top gol olmaz ki. 



 

15 Mart 2015 Pazar

24. Hafta: Gençlerbirliği 2 - 1 Fenerbahçe (15.03.2015 - Pazar)


Ligin en önemsiz maçını oynadık. Maçı izlemiycektim ama şeytan dürttü. Allahtan hakem kararlarında bariz bir destek olmadı. Fakat bazı faul kararlarında oyunu rakibe verdiği oldu. Ahmet Çalığın gördüğü sarı kart da adet yerini bulsun diye gösterildi.

Maça gelince, en az 3-0'ı yakalamamız gerekirdi. Daha önce gördüğümüz gibi çok etkili bir hücum dörtlümüz var. Bu dörtlüyü de özellikle defansif olarak Petroviç destekleyince rakip sersemledi. Fener futbolcularının sağa sola sataşacak, hakeme oynayacak halleri bile kalmadı.

Petroviç çok güzel ve tertemiz bir gol attı. Aslında Petroviç bu golün hazırlığını Erciyes maçında yapmıştı. Erciyes maçındaki ilk şutu üst direğin hemen üstünden çıktı. Aynı şekilde vurdu tabi. İkinci şutu direkten döndü. Üçüncü şutu Fener'e denk geldi. Petroviç'i hiç beğenmeyen biri olarak bugün gayet iyi oynadığını kabul etmem gerek. Attığı golü çok beğendim ve bu gole çok sevindim. Yine de bugüne kadar söylediklerimi değiştireceğim anlamına gelmez.

60'tan sonra Hleb'in ortadan kaybolmasıyla maç iyice durgunlaştı. Durup dururken bir gol yedik. Fener bile bu golü beklemiyordu. Golden hemen sonra Guido boş kaleyi ıskaladı.

Mesut Bakkal Guidoyla Mervan'ı değiştirdi. Bu değişiklik çok birşey getirmedi. Sonra da Hleb yerine Gossoyu aldı. Ben İrfan'ın girmesi gerektiğini düşünüyordum ama bilemeyiz. İrfan henüz sakatlıktan çıktı. Gosso oyuna girdikten sonra rakip yarı sahada topla daha çok göründük. Diri Gosso son dakikalarda El Kabir'i görerek galibiyette pay sahibi oldu. Mesut Bakkal da haklı çıktı.

Bugün El Kabir, Landel yine çok iyi oynadı. Bu ikili daha önce belirttiğim gibi çok çabuk takımın en önemli iki ismi oldu. Landel şimdiden beklentilerimi karşıladı.

7 Mart 2015 Cumartesi

23. Hafta: Erciyesspor 2 - 4 Gençlerbirliği (07.03.2015 - Cumartesi)


Bugüne kadar oynadığımız en rahat maçtı. 5-0'lık Konya maçı bile bu kadar kolay olmadı. Erciyesspor çok kötü bir oyun çıkardı. Orta sahaya, defansa ve Ramazan'a hiç iş düşmedi.

Erciyes defansı pek parlak olmasa da bugün hücum dörtlümüz kusursuz bir iş çıkardı. Aralarındaki uyum gayet iyiydi. El Kabir ve Landel bu dörtlünün en önemli iki ismiydi. Hleb özellikle ilk yarıda gençlik günlerindeki kararlılığındaydı. Eskisi gibi "fuleli" koşamasa da kısa mesafelerde topla birlikte uzun adımlarını seyrettik. Guido da dörtlüyü iyi tamamladı.

Attığımız ilk gol El Kabirle Hleb'in ikili oyununun sonucuydu. Hleb zekice topu dürterek kendi pozisyonunu yarattı ve son vuruşunu basit hale getirdi. Bu golde asist El Kabir'e yazılsa da ben Hleb'in kendi asistini kendi yaptığını düşünüyorum.

10 dakika sonra yine bir ikili oyun sonunda El Kabir, Landel'in önüne topu bıraktı ve golden daha önemli bir iş yaptı. Landel sakince topu kaleye yolladı. Landel bugün hücum bölgesinin her tarafında dolaştı. Topsuz oyun becerisi belirgin şekilde gözüktü.

İkinci yarı başlamadan çok rahat bir maç geçtiği için aslında biraz huzursuzlandım. Erciyes'in diş göstermesi seyir zevkini arttıracaktı. Erciyes'in koyvermişliği fark açılınca arttı.

Erciyes'in siyah defans oyuncuları El Kabirle baş etmekte zorlandı. El Kabir en az onlar kadar güçlüydü. Nitekim Boye, El Kabir'i oynatmak istemediği pozisyonda onu arkadan çekerek durdurup topu kazandı. El Kabir de Boye'ye sinsice faul yaptı. Boye kontrol etmekte zorlandığı öfkesini dışavurmak için bahane buldu. El Kabirle toslaşmak istedi ama El Kabir uyanık davrandı. Kendini yere bıraktı. Yerde kıvranması bence numaraydı. Tabi bu hareket Boye'nin kırmızı kartını haksız çıkarmaz ve Kabir'e de sarı kart gerektirmez. Sonrasında çıkan karambolde Guido sarı kart gördü. Petroviç, Guidoyu olaydan uzaklaştırdı. Sedat da rakip iki siyahı iki koluyla sarmalayarak olaydan uzak tutmaya çalıştı. Sedat demişken bugün kullandığı iki uzun topu isabetli atmasına şaşkınlık ve hafif bir sevinç duydum.

Maç artık kağıt üstünde bile bitti diye düşündüm ve hatta Mervan da oyuna girince "5'e kadar yolu var" dedim. Tosiç, içeri çevirdiği topu biraz daha yavaş yollasa Mervan 3. golü atmıştı.

Korner sonrası fark bire indi. Yine de farka gideceğimizi biliyordum. Mervan'ın gol atacağına inanmıştım ve tam olarak sevdiği tipte bir gol attı. Rakibi birebir ve açık alanda yakaladı ve üstüne giderek önünü açtı. çapraza sürüklense de düzgün  vurdu. Golün öncesinde Hleb, Mehmet Akgün'ün zamanında alışkın olduğumuz kötü paslarından birini kesti. Mehmet Akgün demişken bizde olduğu zamanlarda yediğimiz gollerde büyük pay sahibi olan bu adamın başka takımlarda bu alışkanlığını sürdürmesi bana göre sürpriz değil. Sürpriz olan bu adamın hala futbol oynuyor olması. Şifo'nun ikinci yarıda onu oyuna sürmesi de işin farklı bir boyutuydu.

Rakip yarı sahasında çok rahat oynuyorduk. El Kabir yine Landel'i gördü ve Landel kaleciyi yatırarak soğukkanlılığını yine gösterdi.

İki net gol fırsatı daha yakaldık. Birinde yine El Kabir Ladel'i gördü. Bu sefer Landel Afrikalı arkadaşlarına saygıda kusur etmeyerek topa kötü vurdu. (Bkz. Ekigho, Bikoko ve nicesi) Top biraz hızlıydı tabi ama kötü pası güzel yapabilirdi. Diğer pozisyonda Mervan, Petroviç'in pasıyla aldığı topta sol tarafta karşı karşıya golü atamadı.

Ramazan'ın yediği gol alıştığımız bir goldü. Ramazan ilk golde de hatalıydı sanki.

El Kabir, Landel ikilisi birbiriyle dost olarak da iyi görünüyordu. Devre arasında da çok isabetli transfer yapılabileceğini gösterdik. El Kabir transferi için de Mustafa Kaplan'a borçlu olduğumuzu belirtmek gerekir.






4 Mart 2015 Çarşamba

Türkiye Kupası - Çeyrek Final - İlk Maç: Bursaspor 1 - 1 Gençlerbirliği (04.03.2015 - Çarşamba)


Yedek kadroyla çıktık. As kadrodan daha mı kötü peki? Hayır. Biz Gençlerbirliği olduğumuz için irade herşeyden önce gelir. Bugün özellikle Çağrı kırmızı-siyahın ne olduğunu gösterdi.

Çağrı gösterişsiz bir futbolcu. Bu yüzden yaptığı işler gözden kaçabilir. Çok iyi bir defansif orta saha. Peki bugüne kadar her koşulda Petroviç'in oynaması neden? Çünkü İrfan Buz ve Mesut Bakkal'ın da gözünden kaçıyor. Bence daha kötüsü, adamlar bakmıyor. Kalıplarla düşündüklerini biliyorum. Şaşırmıyorum.

Çağrı, top rakipteyken ya da sahipsizken çok önemli bir etkinlik içinde. Sezgileri çok güçlü. Pozisyon bilgisi de öyle. Kesinlikle çok zeki bir futbolcu. Algılama ve karar veme hızı onu toplara çok daha yakın konuma sokuyor. Fizik olarak da çabuk olunca çok temiz hamlelerle topu kazanıyor. Tüm bunların yanında karakter olarak da çok temiz. Hiç rakibe yönelik bir hareket yaptığını görmedim. İradeli olması da zaten genç olan herkeste olan bir nitelik. Bu adamların gemi kazanı gibi yüreği var. Hocaların aslında yapması gereken şey birşey yapmamak olmalı. Çok fazla burunlarını sokmamak ve Petroviç gibi ununu elemiş futbolculara bitmeyen krediler vermemek olmalı. Hocalar çoğu zaman gemiyi hızlandırmak yerine terse kürek çekerek gemiyi yavaşlatıyor. Bu durum otoritenin olduğu başka yerlerde de geçerli.

Çok net pozisyonlar verdik. Hepsini de biz hediye ettik. İlki Ahmet Oğuz'un kaptırdığı top sonrasındaki Aziz Behiç'in kaçırdığı pozisyon.

Ahmet Oğuz'un futbol dışı hareketleri kritik yerlerdeki top kayıplarından çok daha endişe verici. Konya maçında da görmüştüm. Rakibi itiyor, çekiyor. Yapma abi böyle şeyler, sen Fener futbolcusu musun? ya da ideali istanbul takımı gibi olmak olan Bursa futbolcusu musun? Bırak Volkan Şen falan yapsın bunları. Kaptırdığı bir başka top sonrası ayağını rakibin karnına doğru havaya kaldırdığı pozisyonda hakemin sarı kartı çok yanlıştı. Bunun sarısı olmaz. Direk kırmızı. Hakeme gelince zaten bombok bir maç yönetti. Uğur'un direkten dönen frikiğindeki düdükte Josue'ye çok net sarı kart gerekti. Çağrı'nın kemiksiz topu almasına faul çaldığı pozisyon falan bariz yanlış kararlardı.

Ahmet Çalığın çizgiden çıkardığı top bir stoperin de göze hitap edebileceğini tekrar gösterdi. Çağrı için düşündüğüm şeylerin aynısı Ahmet Çalık için de geçerli.

Ferhat Görgülü'nün "çıkar" diye bıraktığı topu Serdar Aziz çevirdi. Bomboş pozisyonda Volkan kaleye vurdu. Ferhat Kaplan topu çıkardı.

İkinci yarının ilk 5 dakikasını kaçırdım. Golü de kaçırdım. 10 dakika sonra duran topla maç eşitlendi. Bundan sonraki anlarda Bursa şuursuzca oynadı ve kesinlikle galibiyet golünü atmalıydık. Maçın böyle bitmesinde Mesut Bakkal rol oynadı. Petroviç'in oyuna girmesi, Tomiç'in çok geç değişmesi. Berat'ın oyuna girmemesi, komple hepsi kenar yönetim beceriksizliğiydi. Mervan yorgunluktan santrafor olduğunu unutmuştu. Hleb herşeye rağmen uğraştı. Kafa olarak da yaşlı ama yine de Hleb'i beğeniyorum.

Volkan'ın atıldığı pozisyonda Hleb'in gördüğü sarı kart alakasızdı. Bursa'nın tüm kirli oyunlarına Şenol Güneş'in ortak olması hatta bundan beslenmesi kafamdaki kara listede yerini sağlamlaştırdı. Bursaspor ve taraftarları, Volkan Şen, Serdar Aziz, Josue, Belluschi, Şamil, Şenol Güneş aynı istanbul takımı.





28 Şubat 2015 Cumartesi

22. Hafta: Gençlerbirliği 0 - 0 Sivasspor (28.02.2015 - Cumartesi)


Maça kötü başlamadık, kötü de oynamıyorduk. Rakibe kıyasla daha derli toplu pas yapıyorduk ama bu demek değil ki hücumda iyiydik.

Herşeyden önce Sedat iyi idare ediyor. Sedat gibi stoperleri "Hamleli stoper" diye tabir edilyorlar. Yaptığı hamlelerin sertlik derecesine göre "kasap" ünvanını rahatlıkla alabilir. Ki, Sedat böyle bir stoper. Daha kötüsü kasıtlı ve nizami olmayan hareketleri bu stoperlerde sık sık görürüz. Fener ve Galatasaray gibi hakemle giden takımların haklı olarak vazgeçmek istemeyeceği tipleme. İki maçtır Sedat'ı gayet efendi gördüğüm için beğendiğimi söyleyebilirim. Ne olursa olsun ben, pozisyon alan ve hareketli stoperleri seviyorum. Ahmet Çalık böyle bir stoper. Ferhat Görgülü de.

Hücum 4'lümüzde öldürücü pas kullanan futbolcumuz yoktu. Landel böyle bir futbolcu değil. Bu yüzden Petroviç'in yerinde olmalıydı. Petroviç'in direkten dönen şutu takdir edilesi ancak maç boyunca topları hep geriye doğru kullandı. Landel'in olduğu yerde de İrfan'ın yokluğunda Hleb ve Tomiç değişmeli oynayabilirdi.

Berat'ı ayrıca konuşmak istiyorum. Bence potansiyeli çok yüksek. Acemice davrandığı oluyor. Fakat bu demek değildir oyundan çıkmalı veya oynamamalı. Berat sürekli oynamalı. Geriye gelip pas isteyip alıyor. Pozisyonu takip edip topları topluyor.. Tek top oynuyor. Bugün belki kötü paslar attı ama en azından deniyor. Pas görüşünü arttıracağına eminim. Oynadıkça etrafını daha iyi görüp pas tercihlerini geliştirecek. Hem bunlar Berat'ın ekstradan yaptığı işler. Onun işi gol. Bugün kenardan gelen ortalar çok kötü olduğundan içerde topla buluşamadı. Aradan ona pas atan kimse de olmadı. Berat'ın hevesini koruyarak önümüzdeki maçta gol atacağına ve/veya asist yapacağına inanıyorum.

Mesut Bakkal'ın ikinci yarı başlar başlamaz Berat'ın yerine Gossoyu alması küfür gibiydi. Kendi adıma daha kötüsüydü. Gol şansını çok aza indirmekle kalmayıp rakibin gol şansını arttırdı. Nitekim, son 5 dakika hariç çok kötü bir maç izledik. Kendi sahamızda beraberliğe oynuyorduk.

Guido'nun direkten dışarı çıkan kafa vuruşu, Ahmet Çalığın çok şanssız olduğu pozisyon ve El Kabir'in şutları son dakikalara sıkıştı. Maçı kazanabilirdik tabi ama böyle dememeli. Maçı kazanmalıydık demeli. Yani Mesut Bakkal bunu demeliydi. "Galibiyet olsa da olur, beraberlik de iyi" gibi bir kafa Gençlerbirliğine çok ters. Çünkü biz kırmızı-siyah olarak iradeyi ve kararlılığı temsil ediyoruz. Bilmiyorsa öğrensin.





22 Şubat 2015 Pazar

21. Hafta: Balıkesirspor 0 - 1 Gençlerbirliği (22.02.2015 - Pazar)


Geçen haftadan farklı olarak Stancu, Gosso, Ahmet Çalık eksikti. Yani Mesut Bakkal'ın yaptığı değişikliklerin aynısını İrfan Buz da yapardı. Mesut Bakkal'ın farklı yaptığı şeyler de var ama. Solda Halil İbrahim yerine Uğur oynadı. Ferhatlar yerine de Sedatla Ramazan vardı.

Deplasmanda ve acil puanlara ihtiyacı olan Balıkesir'e karşı olmamıza rağmen oyun avantajı bizdeydi. Biz iyi olduğumuzdan değil, Balıkesir çok kötüydü. Berat'ın pozisyonu dışında kayda değer bir pozisyonumuz olmadı.

Öncelikle Bandırmalı olarak rakibimiz Balıkesir'in bu kadar kötü olmasına üzüldüm. Muğdat ve belki Kulusiç dışında ne yetenek ne de irade vardı. Bu maçla birlikte Balıkesir'i kafada düşürdüm. Bir dahaki seneyi düşünmeleri gerekir. Çünkü Bandırmaspor'un güçlü bir Balıkesir'e ihtiyacı var. Rekabetsiz olmaz.

Attığımız gol şans golüydü. Uğur, önünde boş koridor bulan Mervan'a pas atmadı ve Mervan Uğur'a kızdı. Mervan çok haklıydı. Uğur orta yapmayı kafasına koydu. Berat'ı hedefledi ama ön tarafa doğru topa hareketlenen Berat markajın da etkisiyle topa dokunamadı. Arkada Guido, kaleciyle birlikte rakip sol bek Berkan'ı bozdu ve Berkan'ın kafasına çapan top ağlara gitti. Maçtan önce Uğur'a kim dua okuyorsa kalbinin çok temiz olduğu bu maçta da ortaya çıktı.

Berat'ı konuşmak gerekirse ben ondan çok şey bekliyorum. Tarz olarak Gerd Müller'in tanrısı olduğu tarz. Topsuz oyun, tilkilik, markajsız yani defanstan uzaklaşarak oynamak (Bkz. Mustafa Reşit Akçay'ın Gekas hakkında konuşması), kısa mesafelerde aniden hızlanmak gibi zekaya dayalı özellikler gerektiren, başkalarını bilmem, izlemesi çok keyifli golcü tipi. Örnekler çoğaltılır. İnzaghi, Huntelaar, Tanju, Gekas, Semih Şentürk aklıma gelenler. Yalnız, Berat, bu futbolculardan farklı olarak hava toplarında hiç yok. Bence kafa vuruşlarından çok, aldığı pozisyonla ilgili bir sorunu var. Topun indiği yerde bir, iki adım uzak kalıyor. Topsuz oyun kendi içinde birçok algılama, karar verme, tepki verme gibi bir sürü düşünme sürecini barındırır. Bu konuyla ilgili ayrıca yazmayı düşünüyorum.

Gençlerbirliği bu kadar kötü bir rakip karşısında farkı arttıramadı. Ali'nin kaçırdığı pozisyon büyük şanstı. Ramazan'ın da hakkını teslim etmek gerekir. Soğukkanlıydı.

Sedat'ı beğendiğim günü de gördüm. Kıyamet alameti olabilir.

Ne yazık ki Petroviç Mesut Bakkal'ın tarzına uygun, rakibi çoğu zaman nizami olmayan hareketlerle bozuyor. Tek başına takımın içine etse de tek kredisi bu olsa gerek.

Hakemin faul düdükleriyle üzerimizde baskı kurduğu anlarda allahtan tehlike yaşamadık. Hakemlerin bu tavrından nefret ediyorum.